Oldukça sıradan bir cuma akşamı. Hava
sıcak, cepte para yok. Rüzgârın esmesi için anlamını bilmediğin duaları okumaya
çalışmak. Aslında sadece anlamını değil duaların hiçbirini bilmediğini fark
etmek. Oflayıp puflayıp kıçını ortopedik açıdan hiç de rahat olmayan koltuğa
koymak. Derken masada bir tuzluk gibi (Erdal Bakkal’a benzeyen tuzluklar gibi)
istifini hiç bozmayan emektar akıllı telefonunun ekranında insana yer yer huzur
ve mutluluk veren yer yer de sinirlendiren ve hayallerini yıkan o yeşil logoyu
görmek.
İşte benim Cuma akşamıma hareket
ve heyecan getiren onlarca farklı duyguyu yaşamama olanak sağlayan o whatsapp
mesajıydı.
Ev ahalisine çaktırmadan telefonu
alıp artık benim için dört duvardan farkı kalmamış, beni kışın morg, yazın
fırından hallice hissettiren odama geçtim. Şimdiye kadar fark etmemiş
olabilirdim ama artık iyice anlamıştım ki bu oda benim tüm hayat enerjimi
emiyordu. Konuyla alakasız olarak ‘Senin harcında kullanılan deniz kumunu
sikeyim’ dedim ve kendi kendime olası bir ‘Büyük İstanbul Depreminde’
yaşayacağım mutlak sonuca (yıkıma) göz kırptım.
Elde telefon, ekrana baktım. Yeni
mesaj: yepyeniaslı yazan iletiyi gördüm. Ve oha lan kız yazmış hem de Aslı
dedim içimden. Hızlıca kilit kodunu girip mesajda yazanları okumak için heves
ettim. Açılan mesajda yazan, sesli harflerini sadece Çarkıfelek isimli
yarışmadan satın alabileceğim kuru bir ‘nbr’di’.
Bir anda nevrim döndü. O kadar
hızlı bir dönüşümdü ki bu whatsapp’ın gri tikleri bile bu kadar hızlı maviye
dönemezdi. Sesli harfleri yuttuğu yetmiyormuş gibi bir de noktalama işaretlerinden
en sevdiğim soru işaretini de kullanmamıştı. O kadar sinirlenmiştim ki az
kalsın cevap yazmayacaktım. Artık tüm heyecanımı yitirmiş bir şekilde ‘İyidir
seni sormalı?’ yazdım ve whatsapp rehberimdeki kişilerin profillerine göz
gezdirmeye başladım.
Yaklaşık birkaç aydır bu uygulamayı aktif olarak kullanmıyordum. Arada bir mesaj alarak ve atarak uygulamadan asidi kaçmış kola gibi tat almaya çalışıyordum. Bu gelen mesaj, az da olsa karnıma heyecandan ağrı girmesini sağlamış fakat o da kısa sürmüştü. Derken listede gözüme geçen yıl tanışıp numarasını şans eseri edindiğim o hoş kızın profili çarptı. Hemen profil resmine ve iletisine baktım. Resimdeki pozda Adriana Lima gibi çıkmıştı. İletisinde ‘iklimine değil mevsimine gelsinler’ yazıyordu. Bu ne biçim bir söz lan diyip googleda arattım. Söz Ajda Pekkan’ın şarkılarından birine aitti. Neyse deyip içimden, sohbet bölümünü açıp ‘hey ne haber?’ yazıp beklemeye koyuldum.
Yaklaşık birkaç aydır bu uygulamayı aktif olarak kullanmıyordum. Arada bir mesaj alarak ve atarak uygulamadan asidi kaçmış kola gibi tat almaya çalışıyordum. Bu gelen mesaj, az da olsa karnıma heyecandan ağrı girmesini sağlamış fakat o da kısa sürmüştü. Derken listede gözüme geçen yıl tanışıp numarasını şans eseri edindiğim o hoş kızın profili çarptı. Hemen profil resmine ve iletisine baktım. Resimdeki pozda Adriana Lima gibi çıkmıştı. İletisinde ‘iklimine değil mevsimine gelsinler’ yazıyordu. Bu ne biçim bir söz lan diyip googleda arattım. Söz Ajda Pekkan’ın şarkılarından birine aitti. Neyse deyip içimden, sohbet bölümünü açıp ‘hey ne haber?’ yazıp beklemeye koyuldum.
İlk 15 dakika mesaj gelmeyince
‘mesaj gelmedi whatsapp düştü’ diyip uygulamayı kapattım. O değil de Aslı’dan
da cevap gelmemişti. Tikler hala griydi.
Yatağa uzanıp ‘Ulan ne yapıyorum
ben kaç yaşına geldim uğraştığım şeylere bak’ dedim. Telefonu masaya bırakıp
bildiğin odanın tavanını dikizlemeye koyuldum. Ve aniden gelen mesaj sesiyle
irkildim. Çevik bir hareketle telefonu kaptığım gibi whatsappı açtım. O kadar
hızlıydım ki mesajı Tayfundan geldiğini fark edememiştim. ‘Naber Hacı?’ yazan
bir mesaj ve yaşanan hayal kırıklığı.
Tayfun liseden arkadaşımdı.
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi. Hatta hala aramızın iyi olduğunu
söyleyebilirdim. Mesajına karşılık aşağıdaki o efsanevi sohbeti başlatacak olan
‘iyidir hacı senden?’ yazdım.
(T: Tayfun B: Ben)
T: Oğlum hayırdır senin ne işin
var burada? Kaç aydır ilk defa çevrimiçi görüyorum seni.
B: He ya hacı ne zamandır
girmiyordum. Kızlar bir şeyler yazmış da (yalana bak!) onun için girdim. Ama
iyi oldu ha yazdığın.
T: Kızlar mı vay! İsim ver oğlum
bana ya da foto at da kimmiş o kızlar görelim. J
B: Siktir lan oradan. Tanımazsın
zaten. Aslı ve Ayfer isimleri bu arada.
T: Ooo. Demek grup
konuşmasındasın. Beni de alsana lan.
B: Yok be oğlum ne grubu.
Münferit konuşma bunlar. Zaten grup olsa seni de dahil ederim. Efsanevi msn
grup sohbetlerimizi hatırlasana.
T: Dâhil mi ederdin. Lan 3 yıl
önceki o gruba niye dâhil etmedin beni. Sanal olan değil hani fiziksel olanına.
T: He ya. Msn iyiydi be hacı.
B: Oğlum o anlık gelişti.
Davetiye bastıramadım yani. Kaç defa özür diledim senden. Hala dönüp dolaşıp
aynı konuyu açıyorsun.
B: Ne iyisi lan. Kraldı msn kral.
T: Neyse siktir et bunları sen.
Kızlarla ne konuşuyorsun. Fiziksel bir grup mu oluşturacaksın yoksa yine. Vay
çakal! J
B: Yok lan ne grubu. Biri selam
vermiş ona cevap yazdım. Diğerine de ben naber yazdım. Yani henüz bir şey yok. J
B: O değil de ikisi de hala
dönemedi amk!
T: Oğlum bu profil fotosuna kim
dönsün. Değiştir lan şunu. Bu kadar çirkin değilsin sen.
T: Daha az çirkin çıktığın
fotolardan birini koy hehehe.
T: A.koyim. Senin yüzünden maliye
yeni vergi kalemi getirdi. Görüntü kirliliği vergisi. Hala akıllanmadın lan.
B: Yuh amk! Bokunu çıkarma. Kendi
tipine bak. Ülkedeki ayna stokunu tek başına bitirdin at hırsızı!
B: Oğlum Ayfer yazdı lan!
… (Birkaç dakikalık sessizlik)
T: Lan ne yazmış kız? Adamı
meraklandırma.
T: Alooo. Kime diyorum ben!
B: Ne yazacak. ‘İyi’ yazmış
sadece. İnsan bir ‘senden’ falan ekler sonuna mesajın. 29 harfli alfabeden
yaptığı kombinasyona bak. 3 harf kullanmış sadece. Onu da oluştururken epey
zorlanmış olmalı!
T: Hehehehe. Oğlum iyi güldüm ha.
Cevap yazacak mısın peki?
B: Ne yazayım ki şimdi buna ben.
Soru da sormamış ki cevaplayayım.
B: ‘Ne yapıyorsun, nasıl
gidiyor?’ yazdım. Bekleme moduna aldım kendimi.
T: Oha lan. Niye yazdın ki hemen.
Hayır, bu muhabbettin sonu bir yere bağlanmaz zaten.
B: Ne bileyim. Yazdım işte öyle. Zaten
cevap vermesi en az yarım saat sürüyor. Salla ya.
T: Diğer kız noldu? O yazdı mı
peki?
B: Yok daha yazmadı. Zaten
yazarsa da benden bir şey isteyecek kesin.
T: Harbiden ha. Kimse işi
düşmeden ne arıyor ne soruyor.
B: İkimiz hariç kardeşim.
T: Aynen adamsın!
B: Aslı da yazdı lan!
T: O ne yazmış kanka.
B: ‘Senden bir şey rica
edecektim. Müsait misin?’ yazmış.
B: Ben de müsaitim yazdım.
T: Oğlum bu ne hız lan Az yavaş.
Işık hızıyla mı yarışıyorsun? Az ağırdan al.
B: Kardeşim beni bilirsin. Çoğu
şey de ışık hızını geçmişliğim var. J
T: Bilmem mi hehehehe. Yapma
‘Umut daha sütyenimi bile çıkarmadım. Ulan ne adamsın J
B: Oğlum hatırlatmasana. Amerikan
pastasındaki elemana gülüyordum. Aynısı benim başıma geldi. Hatta daha beteri.
T: Hayat be kanka. Oluyor bazen
böyle. Hızı seven adamsın.
B: Hız mız hikaye. Hacı cevap
gelene kadar ben bir gidip sıçayım.
(Yazar da bu arada bir küçük
kahve molası veriyor.)
T: Tuvaletteyken sakın yazma
bana.
B: Tamam kanka.
15 dakika sonra…
B: Hacı geldim. Resmen 5 kilo ha.
Vidanjör çağıracağım şimdi. Tıkanan kanalizasyonu açsın. Hehehehe J
T: Ulan ne hayvan adamsın.
T: Kızlar noldu?
B: Ayfer’den cevap yok. Aslı da
benim ‘C. Ronald 7’ yazan orijinale çok benzeyen seyyardan aldığım Real Madrid
formamı istedi.
T: Ne yapacakmış la formayı.
Manyak mı bu kız amk!
B: Ne bileyim ben. ‘Olur vereyim’
dedim.
T: Nerede vereceksin peki?
B: Bilmem okulun kantininde
herhalde. Öyle sözleştik çünkü.
T: Sanırım halı saha maçı var
kızın. Yoksa senden o formayı başka türlü isteyemez. Hem nereden biliyor sende
forma olduğunu.
B. Facebook profil fotomda görmüş
öyle dedi. Ben de ilk yazdığında ne heyecanlanmıştım lan!
T: Ulan aklı başında bir tane kız
kalmamış ki.
T: Neyse hacı o değil de. Fm mi
atsak lan. FM 2016. Var mı, yüklü mü sende?
B: FM 2016 mı? Yüklü kanka. Aynen sunucuyuı kur da
oynayalım.
T: Adamsın. Kuruyorum şimdi
sunucuyu. Bir iki saat atalım. Hem kafamız da dağılır.
B: Hayırdır kanka. Canın mı
sıkkın bir şeye?
T: Yok la bir şeyim. Her zaman ki
gibi can sıkıntısı işte.
B: He öyleyse sıkıntı yok o
zaman.
10 dakika sonra…
T: Kurdun mu sunucuyu?
T: He hacı al. Sunucu ismi: fbjk
şifre: 12345fbjk. Giriş yapmanı bekliyorum. Ben feneri aldım. Haberin olsun.
B: Ooo süper hacı. Ben de
Beşiktaş’ı alıyorum o zaman.
B: Bu arada Ayfer hala yazmadı. Yazdıklarım
ulaşmadı herhalde. Uzay boşluğunda kayboldu.
T: Çift tik yok mu oğlum.
B: Var da. Gri la hala tikler.
Maviye dönmedi bir türlü.
T: Boş ver dönmesin. İki fm at da
kendine gel.
B: Doğru diyorsun. Açtım aldım
Beşiktaş’ı. Eline vereceğim hacı. Hazırla kendini!
T: Bırak kolpayı. Yılanı dolayacağım boynuna birazdan.
B: Lan kız yazdı.
T: Ne yazmış amk?
B: Aynı bildiğin gibi yazmış.
‘Sen?’ diye de eklemiş.
T: Eh yani sonunda. Bırak şimdi
bir şey yazma oyundan sonra yazarsın.
B: Aynen ya. Uğraşamam şimdi.
Zaten zar zor cümle kurmuş. Serdar Ortaç gibi topu topu 8 tane nota var kaç
tane farklı beste (29 tane harf var kaç tane farklı cümle yazılabilir ki)
yapılabilir ki yazacak diye korkuyorum.
T: HEHEHEHEHE ulan. Efsane söz ha
yalnız o.
B: O değil de kanka. Farkındaysan
hiç siyaset konuşmadık burada ilk defa. Dünyanını sonu yaklaştı sanki hehehe. J
T: Harbiden. Nasıl siyaset
konusunu açmadık ben de şaşkının valla.
T: Neyse konuyu ben açayım bari.
Oğlum şaka maka bildiğin şeriat geliyor lan!
B: Yok be oğlum. Bu ülkeye
şeriatı bende başkası getiremez.
T: Ne alaka lan.
B: Oğlum hatırlasana. Türkiye’nin
en sağlam Anadolu Lisesinin koridorlarında tekbir nidalarını getiren yükselten
kimdi?
T: Hatırladım valla. Sen tekbir
diyordun. Ben de Allah u Ekber diyordum. Ne günlerdi be J
B: Okul müdürünün yanında da
yapmıştık hani. Bir şey de diyememişti. Din kültürü hocası yanındaydı çünkü.
B: Yani dediğim gibi ben olmadan
şeriat gelemez hehehe.
T: Aynen kanka.
T: Lan hangi ara okuttun Gökhan
Töre’yi. Kaça sattın lan?
B: 30 milyon euro. Senin iphone’u
Bağcılarda beleşe okutmana benzemez hehehehhe.
T: Lan ne okutması. Adamlar çaldı
lan.
B: Çalmadılar kanka bence, resmen
el koydular hehehehhe.
T: Oğlum hala ciğerim yanıyor.
İphone 5s’ti be. Evlat acısı gibi koydu be.
B: Olan oldu kanka ne yaparsın. O
değil de Gökhan’ı sattım bütçe vermedi Fiko. Ne ayak la bu adam.
T: Oyunda da mı cimri la bu.
Harbiden gerçekçi oyun yapmışlar tebrik ediyorum.
B: Kanka sezon açılışına kadar
oynayalım. Sonra yatacağım ben.
T: Tamam olur. Ben de FM’den
sonra kendimi tatmin edeceğim. J
B: Oğlum hayvanlaşma.
Sürtünmeden, sıcaktan alev alacaksın amk!
T: Biraz öyle olacak ama olsun
napalm.
B: Napalm bombası? J
T: I yazmayı unutmuşum. Bokunu
çıkarma hemen.
Yaklaşık 2 saat sonra…
B: Hacı yeter bu kadar. Sana da
kolay gelsin. Eldiven tak da tahriş olması elin.
T: Lan eldiven yok! L
B: Hehehehehe. Kanka kıza ‘bende
de aynı işte’ yazıp yolladım.
T: Cevap gelmez o mesaja boşuna
bekleme yat.
B: Olabilir. Çok da tın amk!
T: Oğlum bana gelen (kızdan
gelen) son whatsapp mesajında ‘nys bn ytyrm i gclr’ yazıyordu. Tdk’da memur
babama gösterdim adam komada şu an. J
B: Lan bırak geyiği. Git yat.
Eyvallah şimdilik.
T: Eyvallah kardeşim. Hakkını
helal et. J
B: Helal olsun.
Sohbet bitmişti. Telefonu masaya
bırakıp yatağa uzandım. Uzun süredir bu kadar iyi hissetmemiştim kendimi.
Uykuya daldım ve eski vasat günleri hayal ettim.
Sabah saat 9 gibi telefonum
çaldı. Arayan bilmediğim bir numaraydı. Gayet uykulu bir halde telefonu açtım.
Karşımdaki o donuk ve hüzün dolu sesi duydum (dinledim).
Verdikleri adresteki hastaneye
koştum. ‘Tayfun mu? Ne demek lan intihar etti. Şaka yapmayın lan’ diye içimden
bağırarak abisi Ali’nin yanında soluğu aldım. Bana az önce Tayfun’un yoğun
bakımdaki savaşını kaybettiğini söyledi Ali abi. Tayfun yoktu artık. 6 7 saat
önceki konuştuğum adam artık yoktu.
Duvarın bir köşesine yaslandım.
Ağlamadan yine boş boş tavanı dikizledim. Ali abi elime Tayfun’un bana yazmış
olduğu mektubu tutuşturdu. Ömrünün son dakikalarında Tayfun’un bana yazmış
olduğu son mektubu.
Hastane bahçesine çıktım.
Banklardan birine oturdum. Zarfı açıp içindeki beyaz kâğıdı okumaya başladım.
‘Kardeşim Umut;
Sana bu şekilde veda etmek
istemezdim ama biraz götlük yapıp bu dünyadan ayrılıyorum. Şimdiye kadar hep
kardeşimdin, bundan sonra da hep kardeşim olarak kalacaksın. Bu akşam ve gece
ki whatsapp yazışmalarımız benim diğer tarafa ya da hiçliğe (ne bileyim ben)
mutlu ve huzurlu bir şekilde gitmemi sağlayacak.
Sana bir kutu bırakıyorum.
İkimize ait tüm anılar o kutunun içinde. Ne olur bana kızma ya da darılma. Ben
gerekeni yaptım. Kendine dikkat et. Yanıma beklerim seni de J (Ama mümkünse erken
olmasın gelişin benim gibi)
Can Dostun Tayfun’
Mektubu bitirdiğimde, cümle
kurabilecek durumda değildim. Sadece anlamaya çalışıyordum. Ama anlayamıyordum.
Bankta dakikalarca hareketsiz
durup, öylece etrafı seyrettim. Hasta insanlar, ellerde insanı daha da hasta
edebilecek sigaralar.
Neden sonra telefonu cepten
çıkarıp ekranına baktım. Ayfer bir şeyler yazmıştı. İlk defa yazılanları merak
etmemiş, o yeşil logodan tiksinmiştim. Sağıma soluma bakınıp çöp konteynırı
aradım. Sonunda 5 metre ileride bir tane buldum. Telefonu konteynıra fırlatıp,
yoluma devam ettim.
HASAN TOLGA CENİK