11 Mayıs 2015 Pazartesi

HANIM YAT FAREDİR O FARE



   ‘İçeriden tıkırtılar geliyor, kalk bak bey’ dedi. Keşke demez olaydı. Zaten uyumamak için direnen bünye, bu sözle gaza geldi, uykuyla ilişkisini tamamen kesti. 21. yüzyıldaydık ve halen bana bey diye hitap ediyordu karım. Millet bebeğim, canım, bebiş, bebek vb. sözcüklere çoktan terfi etmişken. Tekrar ‘Kalk bak bey’ dedi. Bende hiç sevmediğim hanım kelimesini cümle içinde kullandım ve dedim ki: Hanım yat, Faredir o fare! Bu sözden hiç etkilenmemiş olmalı ki ‘Bey içeriden geliyor sesler’ diyerek benim yataktan kalkmama sebep oldu.
      İçeri girmemle şok olmam bir oldu. O ne! Karşımda sinemada gördüğüm, bildiğim karakterler süper kahramanlar: Batman, Süperman ve Örümcek Adam. Gözlerimi ovuşturdum, kendime bir cimcik attım yetmedi bir de tokat attım, hala inanamıyordum. ‘Merhaba Haluk’ dedi grubun basın sözcüsü gibi bir konuma bürünmüş Batman. ‘Merhaba da siz nerden çıktınız? Hem ben hanıma faredir içerideki dedim, şimdi ne olacak. İnsan yanında bir de Mickey Mouse’ u getirir ayıp olmasın diye. Karım sizi görünce ben ne diyecem lan!’ dedim karşımdakilerin bir an süper kahraman olduğunu unutarak. ‘Hop birader sakin’ dedi grubun ayak işlerini yaptığı her halinden belli olan Örümcek Adam. Birden Süperman karıştı lafa ‘Biz buraya sana yardım etmeye geldik lavuk. Ee pardon Haluk’ dedi ve güldü. ‘Eyvallah Süperman çok kibarsın eksik olmayasın’ dedim kırılmış bir halde.
     Ortam iyice gerilmişti ki araya Batman girdi. ‘Obama bize bir görev verdi, kötü durumdaki insanlara yardım etmemiz için. İlk görev yerimiz TÜRKİYE. Yardımı alacak şanslı kişi de sensin’ dedi. ‘Ee boşuna desteklemedim ben Obama’yı. Yatak odasında ki duvarda posteri asılı’ dedim. O sırada içeriden karım çıkageldi. ‘Bey arkadaşların mı gelmiş’ dedi, bende başımla onayladım. Karım hoş geldiniz bile demeden o lanet yatak odasına geri döndü. Ben sinirden küplere binmiştim. Tam isyan edip bağıracakken ‘İşte biz de seni bu dertten kurtarmak için geldik’ dedi Batman Jokeri alt edebilmenin verdiği mutlulukla bana bakıp. ‘Gerçekten mi? Bakın bu kadın şakaya gelmez. Amerika için İran’ın nükleer tehdidinden daha büyük bir tehdittir bu kadın’ dedim. Bu laftan sonra üçünde de biraz tırsma gördüm. Sonra ortamı yumuşatmak için ‘Gördüğünüz gibi beyler bir hoş geldiniz bile demedi size. Onu dese bir şey içer misiniz, karnınız aç mı diye sormaz, odun çünkü. Bir de arkadaşların mı gelmiş diyor. Lan böyle renkli, dar elbise giyen arkadaş mı olur. Hayatında hiç mi sinemaya gitmez insan. Bunlar süper kahraman! kahveci Ahmet’le, otlakçı Levent, yancı Hakan değil’ dedim. Süperman sinirlenmiş olmalı ki ‘Erkekliğimizden şüphen olmasın, bizim de hoşumuza gitmiyor, dar giyip gezmek ama süper kahramanlığın ilk kuralı bu. Yazın maruz kaldığımız pişiğin haddi hesabı yok’ dedi. Birden ortama efkâr çöktü. Müslüm Baba’dan birkaç bir şey çalsam eminim o an, Süperman kriptonitle kollarına kesik atmaya çalışacak, Örümcek Adam Mary Jane’ in fotosuna bakıp ağlayacak, Batman küçük yaşta kaybettiği anne ve babasının arkasından ağıtlar yakacaktı. Ben ise direkt bir küçük açıp iyice efkârlanacaktım.
    Biraz sonra ‘Beyler kusura bakmayın size ikram edeceğim sudan başka içeceğim yok, o da musluk suyu’ anlayın beni der gibi baktım. ‘Olsun önemi yok’ dedi grubun içinde ezildiği fazlasıyla belli olan Örümcek Adam. O an emin oldum ki Örümcek Adamla fazladan 2 3 saat geçirsek kanka olabilirdik. O sırada efkârın üzerine bulut gibi çöktüğü belli olan Süperman ‘Örümcek kalk aşağıdaki tekelden 2 tane büyük rakı al. Özlemişim ne zamandır içmiyorum’. Sonra duraksayıp ‘Rakı-balık yapardık lakin saat çok geç olmuş’ dedi yüzüme bakıp gülümseyerek. Örümcek Adam homurdanarak pencereye gitti ve dışarı çıktı. Bende boş durmadım evde var olan meze kalitesinde sayılabilecek birkaç bir şey hazırladım. ‘Ne zahmeti vardı’ dedi içtenlikle söylediği her halinden belli olan batman. Sadece gülümsemekle yetindim. Mezeleri hazırlamam tam bitmiş ki, Örümcek elinde 2 büyük ve 1 küçükle çıkageldi.
     Rakı sofrasına oturduk, bir yandan içiyor efkârlanıyor bir yandan da benim meseleyi tartışıyorduk. En sonunda beni bu kadından (çileden) kurtaracaklarını ama nasıl yapacaklarını bilemediklerini söylediler. Güldüm. Kafam hafiften güzel olmuştu ilk dubleden. ‘Kardeşim, siz ayırın bizi, bir şey olmaz’ dedim gülerek ve neden güldüğümü hiç bilmeyerek.
    ‘Obama sana yeni ve güzel bir hayat vaat ediyor Amerika da’ dedi gözleri hafiften kızarmış olan Batman. ‘Amerika mı’ dedim ve sevinçten Rafet el Roman’ın Macera Dolu Amerika şarkısını söyledim dakikalarca. Sonunda susmuşken ‘Nasıl bir hayatmış bu. Yoksa beni de mi süper kahraman yapacaksınız. Haluk’un A’sını çıkar alsana HULK. Hulk öldü mü lan yoksa’ dedim hem sevinçli hem de şaşırmış bir halde. ‘Yok, be Haluk’um ne ölmesi’ dedi örümcek, aramızdaki kankalığın ilk adımları atılıyordu sanki. 2. dubleyi bitirince kafam çok güzel oldu.(nedeni açlıktı) ‘İyi de ben ABD’de ne iş yapacam’ dedim. Süperman ‘Bizde onu düşünüp duruyoruz. Senin aklında bir şey var mı süper kahramanlığın dışında Haluk’ dedi. ‘Sanırım bir fikrim var’ dedim ve Süperman’e dönüp ‘Senin üstünü değiştirdiğin telefon kulübelerinin tedarikçisi olsam nasıl olur?’ Hepsi oldukça şaşırmıştı. Süperman, olur maiyetinde kafasını salladı. Hepsi kabul etmişti, gözlerinden anlaşılıyordu. SİTK adlı şirketin başına geçecektim, karar verilmişti artık.
    Onlar içmeye devam ederken ‘Beyler hepinizin cillop gibi manitası var. Benim durumum ne olacak. Hayatımda ne bir Louis Lane, ne bir Mary Jane, ne de bir Rachel Dawes tanıdım. Sizinkilerden sıkıldıysanız herhangi birini bana yollayın’ dedim. (Keşke demeseydim.) ‘Saçmalamayı kes artık’ dedi batman oldukça kızgın bir şekilde. ‘Playstation yok mu? Bir PES atardık’ dedi ortamı yumuşatmak için Süperman. ‘Ne Playstation’ı ne Pes’i. Fakirim olum evimde içilecek su bile yok!’ dedim ve ortamın gerginlik seviyesini tavana yükselttim. Tam boğazıma yapışacakken Batman, Örümcek onun kollarını tuttu ve sakin olmasını isteyen bir hareket yaptı.
    Gerginlik yatışmışken, 2 büyük rakının da bittiğini fark ettim. Hatta 35’likde yarılanmıştı. ‘Oha yavaş için olum bir şey olacak’ diyerek onlara verdiğim değeri hissettirmeye çalıştım. 5 dakika içinde küçük şişe de bitince, Süperman birkaç şişe daha aldırmak için Örümceke bakış atarken, Örümceki durdurdum ve ‘Bu kadar yeter. Bakın ben 2 duble içtim daha fazla zarar’ demeye kalmadan başım dönmeye başladı ve koltuğa yığıldım. Bayılmadan önce görebildiğim kadarıyla üçü de karnını tutuyor ve acı acı inliyorlardı.
    Hastanede uyandığımda önümdeki gazeteye göz attım. ‘ Kriptonit öldüremedi ama sahte rakı öldürdü’ adlı haberi olanca hızımla okudum. Haberde dördümüzün de sahte rakıdan zehirlendiğini, Süperman in öldüğü, Batman in komada olduğu, Örümcekle benim durumumum iyi olduğu yazılıydı. Sonradan TV de haberlerden son dakika gelişmesiyle Batman in de öldüğünü duyacaktım. Örümcek benimle birlikte hayatta kalan şanslı kişi olmuştu. O da benim gibi 2 dublede kafayı bulmuştu.
    Siz bunları okurken; Amerika’ya hiç gidemediğimi, Örümcekle kanka olamadığımı anlattığım anı kitabımın ismini vereceğim. ‘Süper Kahramanların Dostluğu’
    O günden sonra beni ne Obama ne de Örümcek arayıp sordu. Basının ilgi odağı oldum birkaç yıl boyunca. Oradan kazandığım paralarla hiç de olmasa güzel bir hayat sürdüm. Karımdan kurtulamadım, hatta sıkı sıkıya bağlandım. Hayat benim için limoni bir tatta geçmeye başladı. Bir gün acı, bir gün tatlı… O geceyi unutmam pek mümkün olmayacak. Süper kahramanların görev aşkına yapabilecekleri ve dostlukları. Ama bir gerçek var ki istemesek de karşımıza çıkıyor.
      Hiçbir kahraman ölümsüz değildir…



H.TOLGA CENİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder