‘Abi yine neler almışsın böyle, ne işine yaracak bunlar. Ne
yapmaya çalışıyorsun. Kaç zamandır bir şey demiyorum ama dayanamayacam artık.
Bütün maaşını bunlara yatırıyorsun. Braun silkepili napacaksın. Hadi onu
geçtim. Titreşimli ne varsa aldın, diş fırçası dışında. Hadi telefonlar neyse
de vibratörü ne yapacaksın açıkçası çok merak ediyorum Osman abi’ dedi Osman’ın
iş arkadaşı Faruk. Ofis bir anda sessizliğe büründü. Kimse konuşmaya cesaret
edemiyordu. Sadece ofisin hiç eksik olmayan kadrolu sineği vızıldıyordu. Osman
cevap verdi ‘Diş fırçası başlığı takıp titreşiminden yararlanacam’ Ofis öyle
bir tepki verdi ki, Osman Kültü kendini bir an stand-up gösterisinde sahnede
sandı.
Osman’ın böyle
garip alet edevat almaya başlaması 6 ay öncesine dayanıyordu. 6 ay önce bu
lanete kapılmıştı. Eli kolu bağlanmıştı sanki. Aldığı maaşın %70’ini böyle
garip, işe yaramaz şeylere harcıyordu. Tokalar, saç düzleştirme makineleri, kol
saatleri, plazma tvler, koli koli ipler, erotik shoplardan alınmış karşı cinsi
ilgilendiren şeyler… Sakın yanlış anlamayın Osman gay değildi, sadece
lanetlenmişti. Dedik ya her şey 6 ay önce başlamıştı diye. Şimdi size 6 ay önce
yaşanan o trajikomik olayı ve bu olayın günümüze kadar gelen etkilerini
anlatalım.
Osman yine
zamanında varmıştı buluşma yerine. Yalnız sevgilisi Selda ortalarda
gözükmüyordu. 15 dakika kadar beklemişti Selda’yı Osman ama Selda’nın geleceği
yok gibiydi. Osman beklemesinin 26. dakikasında Selda’dan gelen mesajla irkildi.
Selda 30 dakika sonra ancak varabilecekti buluşma yerine. Tipik kız
alışkanlığıydı bu; İnsanları bekletmek ve eziyet etmek. ‘İyi tamam’ diye mesaj
geçti Osman Selda’ya ve zaman geçsin diye çevredeki dükkânları gezmeye koyuldu.
Derken soluğu bir
beyaz eşya dükkânında aldı Osman. Vitrindeki cep telefonlarına bakıyordu.
Birini gözüne kestirdi ve hem fiyatını hem de özeliklerini sordu. Telefonun
özellikleri çok hoşuna gitmişti fakat fiyat pek umduğu gibi değildi.
‘Pahalıymış’ dedi satıcıya. Satıcı ‘Kardeşim kapıdaki yazıyı okumadın galiba.
Git oku bakim ne yazıyor orda. Neden beni sıcak koltuğumdan kaldırdın ha!
Almayacaksan siktir git!’ dedi. Osman ses çıkarmadan kapıya yöneldi ve kapıdaki
yazıyı okumaya başladı. ‘Alıcı değilseniz içeri girmeyiniz ha bu yazıyı
okumadan içeri girdiyseniz kesinlikle bir şeyler alınız. Eğer yazıyı okumadan
içeri girip hiçbir şey satın almadan kapıdan dışarı adımınızı attıysanız ‘Allah
belanızı versin’. İnsan biraz dükkân sahibini düşünür. Yazıyı okuduysan şimdi
siktir git!’ Osman’ın yüzünde tebessüm oluştu oysaki lanetlendiğinin farkında
bile değildi. ‘Ah şu Karadenizliler ne matrak adamlar’ dedi içinden.
Tekrar dükkânların
vitrinlerini seyretmeye koyuldu. İlk vitrinine göz attığı dükkân tuhafiyeci
olmuştu. Fakat birden bire beklenmedik bir şey oldu. Osman dükkânın önünde
sabitlendi. Hareket etmek istiyor fakat bir türlü başarılı olamıyordu.
Dakikalarca sürdü bu. Dükkân sahibi en sonunda kızıp ‘Çekil birader oradan,
dükkânın önünü kapama! Mal gelecek’ dedi zavallı Osman’a. Osman ‘ Abi valla
kilitlendim burada yardım et, hareket edemiyorum’ dedi. ‘Hah bir vaka daha’
dedi dükkân sahibi orta yaşlı Bilal amca. ‘Ne vakası abi’ dedi şaşırmış bir
vaziyette Osman. ‘Yoksa sen ‘Karalanet Ticaret’ tabelalı dükkânın içine girip
bir şey satın almadın mı?’ dedi. Osman çaresizce başını salladı. ‘Aferin yavrum
lanetlenmişin sen. Dur! ilk önce benden bir şey satın al da hareketsizliğin
ortadan kalksın bari. Ne istersin dükkândan’ dedi Bilal amca. ‘Abi bana oradan
bir tane örgü ipi ver’ dedi Osman. Bilal amca ‘Bir tane mi koliyle almazsan
sana bir şey satmıyorum. Öylece hareketsiz kal’ dedi. Osman çaresizce kabul
edip bir koli ipe 50 TL bayıldı ama artık hareket edebiliyordu.
‘İpi aldık abi
artık lanet geçer dimi’ dedi Osman tuhafiyeciye. ‘Hayır, ne geçmesi Karalanet
Ticaretten bir şey satın almazsan bu lanet ölene kadar sürer. Ama içerde
gördüğün adamdan alacaksın başkasından alırsan olmaz’ dedi tuhafiyeci Bilal.
‘Sağ olasın abi’ dedi Osman ve hızlıca yürümeye başladı dükkâna doğru. Fakat
tam o sırada dükkân sahibi Laz Dursun arabasına biniyordu. Osman Dursun’ a
yetişene kadar Laz Dursun arabasını çalıştırmış ve gaza basmıştı. Osman caddeye
baktı ve filmlerdeki gibi taksiye binip, öndeki arabayı ‘Takip Et’ dedi.
(Osman’ın hayaliydi bunu yapmak fakat bunu böyle bir zamanda yapmak hiç mi hiç
istemezdi.) 2 araba otoyola çıkalı daha 5 dakika geçmemişti ki, Laz Dursun’ un
kontrolündeki araç önce bariyerlere çarptı sonra taklalar attı, karşı şeride
geçti ve yanmaya başladı. Taksi şoförü ve Osman’ın birbirlerine uzun süre bakmaları
o acı anı anlatıyordu sanki. Osman taksiciye ‘Devam et. Sende karşı şeride geç.
Sür durma sür daha ne bekliyorsun’ dedi. Taksici ‘Abi ne diyorsun Allah aşkına
sen! Bizi öldürecek misin’ dedi. ‘Ben zaten ölmüşüm’ dedi ve hüngür hüngür
ağlamaya başladı Osman Kültü.
Uyandığında
hastanedeydi sinir krizi geçirmişti takside Osman. Taksicide onu hastaneye
getirmişti. Yanı başında elini tutan sevgilisi Selda vardı. Osman’ın uyandığını
görünce Selda ‘Aşkım iyi misin?’ dedi. Osman hiç sesini çıkarmadı, cevap
vermedi. Dikkatli gözlerle televizyonu takip etmeyi sürdürdü. Haberde Laz
Dursun’ un yaptığı ölümüyle sonuçlanan kazadan bahsediliyordu. Osman ağlamaya
başladı. Bu lanetle ölene kadar yaşaması imkânsızdı. Düşünsenize alışveriş
merkezlerinden içeri adımını nasıl atacaktı? Her 5 adımda hareketsiz kalırdı,
bütün parasını harcardı AVM’lerde gezerken. Hayatı kararmıştı Osman’ın.
Osman aniden
Selda’ya döndü ve tokat attı. Bağırarak ‘Hepsi senin yüzünden! Eğer vaktinde
gelmiş olsaydın buluşmaya bunlar olmayacaktı. Şimdi gelmiş yanımda elimi
tutuyorsun. Siktir git gözüm görmesin seni lanet kaltak’ dedi. Selda ağlayarak
odadan ve Osman’ın hayatından tamamen çıktı.
Hastaneden taburcu
olmadan önce 2 kez intihara kakışmıştı Osman. Biri ilaçlarla, biri de kendini
asmaya çalışarak. Gerçi ikisinde de başarısız olmuştu ama o denemekten
vazgeçmeyecekti. Bu lanetle geçen 6 ay boyunca 10 kez daha intihara teşebbüs
edecekti. Yine hepsinde başarısız olacaktı. Lanet ne ölmesine izin veriyor ne
de bitiyordu. Osman hayatına ne kadar devam etmeye çalışa da her dükkânın
önünde hareketsiz kalıyor, dükkân sahibi onu fark edene kadar hareket
edemiyordu. En çok sabit kaldığı dükkân önleri ise bayanlara hitap
mağazalardı.(İşe giderken kullandığı güzergâhta olan dükkânlardı bunlar) Bir de
en çok erotik shopta sabitleniyordu. Sayısız porno film ve sayısız karşı cinsin
ilgi alanına giren aletler almıştı. Dükkân sahibinin Osman’ın bu durumundan
istifade edip, gülerek gıcıklık olsun diye sattığı erotik şeyler.
Bu kadarı yeter
sanırım. Günümüze dönelim isterseniz. Osman yaptığı titreşim esprisinden sonra
ceketini alıp, dışarı çıktı. Dışarıdan bir taksi çevirip Karalanet Ticaretin
olduğu mahalleye gitmesini istedi taksiciden. Taksici tanımıştı Osman’ı ilk
görüşte ve zoraki gülümsemişti. Osman taksiden iner inmez ilk olarak tuhafiyeci
dükkânına gitti. Yine bir koli ip aldı ve Bilal amcaya Laz Dursun’ un oğlu olup
olmadığını sordu. Bilal amca müjdeli haberi vermişti. Laz Dursun’ un bir değil
tam 2 tane oğlu vardı. Şimdi ikisi de dükkâna göz kulak oluyordu. Osman’ın çok
sonraları aklına Dursun’ un oğlu olup olmadığını sormak gelmişti. Osman’ın
aklına bu mükemmel bir fikir ise çok geç gelmişti. Osmanlı Devletinde her şey
babadan oğla geçmiyor muydu? Laz Dursun’ un 2 oğlundan da bir şeyler satın alıp
laneti yok edecekti Osman. Babadan oğula geçen lanetleme gücü…
Yavaş yavaş
adımlarla Karalanet Ticarete doğru yürürken, Osman çok ağır bir gaz kokusu aldı
ama nerden geldiğini anlayamadı. Bir anda Karalanet Ticarette şiddetli bir
patlama oldu ve dükkân Osman’ın gözlerinin önünde yanmaya başladı. Osman
patlamanın etkisiyle yere yığıldı. Gözlerinden yaşlar geliyordu. Böyle bir şey
olamazdı. Başını ellerinin arasını koydu, ağlamaya devam etti. Lanetiyle baş
başa kalmıştı yine…
HASAN TOLGA CENİK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder