2 Mayıs 2015 Cumartesi

ÇEKİL BİRADER ORDAN DÜKKÂNIN ÖNÜNÜ KAPAMA

‘Abi yine neler almışsın böyle, ne işine yaracak bunlar. Ne yapmaya çalışıyorsun. Kaç zamandır bir şey demiyorum ama dayanamayacam artık. Bütün maaşını bunlara yatırıyorsun. Braun silkepili napacaksın. Hadi onu geçtim. Titreşimli ne varsa aldın, diş fırçası dışında. Hadi telefonlar neyse de vibratörü ne yapacaksın açıkçası çok merak ediyorum Osman abi’ dedi Osman’ın iş arkadaşı Faruk. Ofis bir anda sessizliğe büründü. Kimse konuşmaya cesaret edemiyordu. Sadece ofisin hiç eksik olmayan kadrolu sineği vızıldıyordu. Osman cevap verdi ‘Diş fırçası başlığı takıp titreşiminden yararlanacam’ Ofis öyle bir tepki verdi ki, Osman Kültü kendini bir an stand-up gösterisinde sahnede sandı.
    Osman’ın böyle garip alet edevat almaya başlaması 6 ay öncesine dayanıyordu. 6 ay önce bu lanete kapılmıştı. Eli kolu bağlanmıştı sanki. Aldığı maaşın %70’ini böyle garip, işe yaramaz şeylere harcıyordu. Tokalar, saç düzleştirme makineleri, kol saatleri, plazma tvler, koli koli ipler, erotik shoplardan alınmış karşı cinsi ilgilendiren şeyler… Sakın yanlış anlamayın Osman gay değildi, sadece lanetlenmişti. Dedik ya her şey 6 ay önce başlamıştı diye. Şimdi size 6 ay önce yaşanan o trajikomik olayı ve bu olayın günümüze kadar gelen etkilerini anlatalım.
     Osman yine zamanında varmıştı buluşma yerine. Yalnız sevgilisi Selda ortalarda gözükmüyordu. 15 dakika kadar beklemişti Selda’yı Osman ama Selda’nın geleceği yok gibiydi. Osman beklemesinin 26. dakikasında Selda’dan gelen mesajla irkildi. Selda 30 dakika sonra ancak varabilecekti buluşma yerine. Tipik kız alışkanlığıydı bu; İnsanları bekletmek ve eziyet etmek. ‘İyi tamam’ diye mesaj geçti Osman Selda’ya ve zaman geçsin diye çevredeki dükkânları gezmeye koyuldu.
     Derken soluğu bir beyaz eşya dükkânında aldı Osman. Vitrindeki cep telefonlarına bakıyordu. Birini gözüne kestirdi ve hem fiyatını hem de özeliklerini sordu. Telefonun özellikleri çok hoşuna gitmişti fakat fiyat pek umduğu gibi değildi. ‘Pahalıymış’ dedi satıcıya. Satıcı ‘Kardeşim kapıdaki yazıyı okumadın galiba. Git oku bakim ne yazıyor orda. Neden beni sıcak koltuğumdan kaldırdın ha! Almayacaksan siktir git!’ dedi. Osman ses çıkarmadan kapıya yöneldi ve kapıdaki yazıyı okumaya başladı. ‘Alıcı değilseniz içeri girmeyiniz ha bu yazıyı okumadan içeri girdiyseniz kesinlikle bir şeyler alınız. Eğer yazıyı okumadan içeri girip hiçbir şey satın almadan kapıdan dışarı adımınızı attıysanız ‘Allah belanızı versin’. İnsan biraz dükkân sahibini düşünür. Yazıyı okuduysan şimdi siktir git!’ Osman’ın yüzünde tebessüm oluştu oysaki lanetlendiğinin farkında bile değildi. ‘Ah şu Karadenizliler ne matrak adamlar’ dedi içinden.
     Tekrar dükkânların vitrinlerini seyretmeye koyuldu. İlk vitrinine göz attığı dükkân tuhafiyeci olmuştu. Fakat birden bire beklenmedik bir şey oldu. Osman dükkânın önünde sabitlendi. Hareket etmek istiyor fakat bir türlü başarılı olamıyordu. Dakikalarca sürdü bu. Dükkân sahibi en sonunda kızıp ‘Çekil birader oradan, dükkânın önünü kapama! Mal gelecek’ dedi zavallı Osman’a. Osman ‘ Abi valla kilitlendim burada yardım et, hareket edemiyorum’ dedi. ‘Hah bir vaka daha’ dedi dükkân sahibi orta yaşlı Bilal amca. ‘Ne vakası abi’ dedi şaşırmış bir vaziyette Osman. ‘Yoksa sen ‘Karalanet Ticaret’ tabelalı dükkânın içine girip bir şey satın almadın mı?’ dedi. Osman çaresizce başını salladı. ‘Aferin yavrum lanetlenmişin sen. Dur! ilk önce benden bir şey satın al da hareketsizliğin ortadan kalksın bari. Ne istersin dükkândan’ dedi Bilal amca. ‘Abi bana oradan bir tane örgü ipi ver’ dedi Osman. Bilal amca ‘Bir tane mi koliyle almazsan sana bir şey satmıyorum. Öylece hareketsiz kal’ dedi. Osman çaresizce kabul edip bir koli ipe 50 TL bayıldı ama artık hareket edebiliyordu.
    ‘İpi aldık abi artık lanet geçer dimi’ dedi Osman tuhafiyeciye. ‘Hayır, ne geçmesi Karalanet Ticaretten bir şey satın almazsan bu lanet ölene kadar sürer. Ama içerde gördüğün adamdan alacaksın başkasından alırsan olmaz’ dedi tuhafiyeci Bilal. ‘Sağ olasın abi’ dedi Osman ve hızlıca yürümeye başladı dükkâna doğru. Fakat tam o sırada dükkân sahibi Laz Dursun arabasına biniyordu. Osman Dursun’ a yetişene kadar Laz Dursun arabasını çalıştırmış ve gaza basmıştı. Osman caddeye baktı ve filmlerdeki gibi taksiye binip, öndeki arabayı ‘Takip Et’ dedi. (Osman’ın hayaliydi bunu yapmak fakat bunu böyle bir zamanda yapmak hiç mi hiç istemezdi.) 2 araba otoyola çıkalı daha 5 dakika geçmemişti ki, Laz Dursun’ un kontrolündeki araç önce bariyerlere çarptı sonra taklalar attı, karşı şeride geçti ve yanmaya başladı. Taksi şoförü ve Osman’ın birbirlerine uzun süre bakmaları o acı anı anlatıyordu sanki. Osman taksiciye ‘Devam et. Sende karşı şeride geç. Sür durma sür daha ne bekliyorsun’ dedi. Taksici ‘Abi ne diyorsun Allah aşkına sen! Bizi öldürecek misin’ dedi. ‘Ben zaten ölmüşüm’ dedi ve hüngür hüngür ağlamaya başladı Osman Kültü.
   Uyandığında hastanedeydi sinir krizi geçirmişti takside Osman. Taksicide onu hastaneye getirmişti. Yanı başında elini tutan sevgilisi Selda vardı. Osman’ın uyandığını görünce Selda ‘Aşkım iyi misin?’ dedi. Osman hiç sesini çıkarmadı, cevap vermedi. Dikkatli gözlerle televizyonu takip etmeyi sürdürdü. Haberde Laz Dursun’ un yaptığı ölümüyle sonuçlanan kazadan bahsediliyordu. Osman ağlamaya başladı. Bu lanetle ölene kadar yaşaması imkânsızdı. Düşünsenize alışveriş merkezlerinden içeri adımını nasıl atacaktı? Her 5 adımda hareketsiz kalırdı, bütün parasını harcardı AVM’lerde gezerken. Hayatı kararmıştı Osman’ın.
    Osman aniden Selda’ya döndü ve tokat attı. Bağırarak ‘Hepsi senin yüzünden! Eğer vaktinde gelmiş olsaydın buluşmaya bunlar olmayacaktı. Şimdi gelmiş yanımda elimi tutuyorsun. Siktir git gözüm görmesin seni lanet kaltak’ dedi. Selda ağlayarak odadan ve Osman’ın hayatından tamamen çıktı.
    Hastaneden taburcu olmadan önce 2 kez intihara kakışmıştı Osman. Biri ilaçlarla, biri de kendini asmaya çalışarak. Gerçi ikisinde de başarısız olmuştu ama o denemekten vazgeçmeyecekti. Bu lanetle geçen 6 ay boyunca 10 kez daha intihara teşebbüs edecekti. Yine hepsinde başarısız olacaktı. Lanet ne ölmesine izin veriyor ne de bitiyordu. Osman hayatına ne kadar devam etmeye çalışa da her dükkânın önünde hareketsiz kalıyor, dükkân sahibi onu fark edene kadar hareket edemiyordu. En çok sabit kaldığı dükkân önleri ise bayanlara hitap mağazalardı.(İşe giderken kullandığı güzergâhta olan dükkânlardı bunlar) Bir de en çok erotik shopta sabitleniyordu. Sayısız porno film ve sayısız karşı cinsin ilgi alanına giren aletler almıştı. Dükkân sahibinin Osman’ın bu durumundan istifade edip, gülerek gıcıklık olsun diye sattığı erotik şeyler.
     Bu kadarı yeter sanırım. Günümüze dönelim isterseniz. Osman yaptığı titreşim esprisinden sonra ceketini alıp, dışarı çıktı. Dışarıdan bir taksi çevirip Karalanet Ticaretin olduğu mahalleye gitmesini istedi taksiciden. Taksici tanımıştı Osman’ı ilk görüşte ve zoraki gülümsemişti. Osman taksiden iner inmez ilk olarak tuhafiyeci dükkânına gitti. Yine bir koli ip aldı ve Bilal amcaya Laz Dursun’ un oğlu olup olmadığını sordu. Bilal amca müjdeli haberi vermişti. Laz Dursun’ un bir değil tam 2 tane oğlu vardı. Şimdi ikisi de dükkâna göz kulak oluyordu. Osman’ın çok sonraları aklına Dursun’ un oğlu olup olmadığını sormak gelmişti. Osman’ın aklına bu mükemmel bir fikir ise çok geç gelmişti. Osmanlı Devletinde her şey babadan oğla geçmiyor muydu? Laz Dursun’ un 2 oğlundan da bir şeyler satın alıp laneti yok edecekti Osman. Babadan oğula geçen lanetleme gücü…
    Yavaş yavaş adımlarla Karalanet Ticarete doğru yürürken, Osman çok ağır bir gaz kokusu aldı ama nerden geldiğini anlayamadı. Bir anda Karalanet Ticarette şiddetli bir patlama oldu ve dükkân Osman’ın gözlerinin önünde yanmaya başladı. Osman patlamanın etkisiyle yere yığıldı. Gözlerinden yaşlar geliyordu. Böyle bir şey olamazdı. Başını ellerinin arasını koydu, ağlamaya devam etti. Lanetiyle baş başa kalmıştı yine…

HASAN TOLGA CENİK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder